27 Temmuz 2013 Cumartesi

Yola Çıkalı 42 gün Olmuş....

            Şanlıurfa'nın büyüklüğü beni şaşırtmıştı. Beklediğimden büyük bir şehirdi ama beni daha çok şaşırtan şehir Gaziantep oldu. Gerek sanayisi gerek turizmi oldukça gelişmişti. İnsanı da beni kucakladı bu şehirde.
            İlk gece bir bekçinin evinde konakladığımı söylemiştim. Ertesi sabah erkenden şehri gezmeye başladım. İlk durağım Zeugma Mozaik Müzesi oldu.
            Müzenin içi buna benzer mozaiklerle dolu. Mutlaka gezilip görülmesi gereken bir müze. Müzeyi detaylıca gezip dolaştıktan ve hakkında yazılanları okuduktan sonra müzeye gelen mozaiklerin İslahiye'de Yesemek Köyü Açık Hava Müzesi' nden getirildiğini öğrendim. Mutlaka gidilmesi gereken yerlerden biriydi burası.
              Biriydi dedim; dedim çünkü uğrayamadım. Nedenine gelince, müzeden çıktıktan sonra internet oyunlarından tanıştığım bir arkadaşı görmeye Gaziantep Üniversitesi' ne gittim. Ozan'la oyundan muhabbetimiz vardı. Beni ve bisikletimi görünce şaşırdı kaldı hehe :D "Kanka bu akşam burada kal" dedi. "Ben şimdi çalışıyorum; çıkınca seninle hayvanat bahçesine gidelim; Türkiye'nin en büyük hayvanat bahçesi burada" dedi, peki dedim. Üniversitenin içinde kalmaya karar verdim. Geceyi geçirmek için Kredi Yurtlar Kurumu'na vardım  ancak "biz yurdu turizme kapattık" diye bir cevap aldım; üstelemedim sonra da. Çıktım oradan, çadırımı üniversitenin içine atmak için rektörlüğe uğradım. Biraz bekledikten sonra Rektör Bey'in genel sekreteri beni yanına aldı. Sonra Rektör Bey'e benden bahsetti ve ardından Rektör beni üniversitenin uygulamalı otelinde ağırladı :D
              Beni dinleyip bana yardımcı olduğu için sayın Prof. Dr. Mehmet Yavuz Çoşkun'a ne kadar teşekkür etsem azdır. Bir o kadar teşekkürü de Ökkeş Demir'e iletmek isterim. Aynı günün akşamı iftar yemeğine davet etti kendisi beni.
               Yemekten sonra izinlerini isteyip otele geçtim. Sabah erken saatte Kilis üzerinden İslahiye'ye gitmek için tekrar yola çıktım ancak Kilis'te ufak bir problem yaşadım. Güvenliğim için oradan ayrılmam gerekiyordu. İskenderun'a geçmek istedim. Bisikletimi koyacağım bir otobüs bulamayınca kendimi Adana'da buldum. Burada bir aile dostumuzun yanına -Kozan'a- uğradım ve anında soluğu yayla dedikleri yerde aldık. Savruk'ta 1000 metreye kadar çıktık. Hava orada serindi. Akşama da bir mangal... Özlemişim et yemeyi.
            "Elin Laz'ı ne anlarmış mangaldan, etten?" dediler, bende marifetimi gösterdim. Oturup yemeye geldiğinde de anladılar :D Bir iki gün daha Adana'da kaldıktan sonra Mersin'e geçiyorum artık.
Şöyle bir dönüp baktım, neler yaşadım? nerelere gittim? ne kadar süredir yoldayım? diye. 42 gün olmuş yola çıkalı; dile kolay... :D Yazdıklarımın dışında benimle olan benimle kalacak olan anılarım da oldu ve iyi ki böyle bir tura çıkmışım dedim. İnsanın kendini anlaması kafasındaki soru işaretlerini gidermesi için mükemmel bir yol olduğunu anladım. Kafam biraz karışık. Güzelce yorumlamam lazım her şeyi. Bunu da artık Akdeniz' de biraz da tatil yaparak tamamlayacağımı düşünüyorum.
Sevgiler...

2 yorum: